10 Ağustos 2010 Salı

Aston Villa'dan Giden Bir İnanç Abidesi: MARTIN O'NEILL

  EPL'in ilk 3 teknik adamı listeme kolayca girebilecek bir hırs ve inanç abidesi bugün Aston Villa'daki görevinden istifa etti. Burada hayatını uzun uzadıya ele almayacağım ama, O'Neill hakkında bir kaç anekdot yazmak istiyorum. 
Ve 
Martin O'Neill otobiyografisini yazsa, futbol literatürüne Bestseller olarak girebilecek bir kitap olurdu..



   Celtic'in teknik direktörüyken, savunmacı Alan Stubbs’a göre Martin O’Neill;
O’Neill, o kadar güzel konuşur ki her savunmacı kendisini Maldini,
her forvet Ronaldo sanmaya başlar.
Asla sesini yükseltmez, ama bir nehrin akışını andıran sesiyle her maçın oynayacağımız son maç olduğunu hissettirir. 
Böylece de her oyuncundan alabileceği en yüksek verimi sahaya yansıtmayı başarır.


   Felsefesini özetlerken;
Clough’la geçirdiğim 6 yıldan sonra iyi bir teknik direktör olmamam imkansızdı.
Ondan öğrendiğim en önemli şey kendim gibi olmak,
asla kim olduğumu nereden geldiğimi unutmamak oldu
.
O yüzden futbolculuğa olduğu gibi teknik adamlığa da en alttan başladım.
* Clough, O'Neill'ın N.Forest'ın altın çağını yaşadığı zamanlarda t.direktörüydü.


   Bir kriminoloji tutkunu olan O'Neill olaylara bu açıdan bakıyordu;
Rakip savunmanın zaafları, elinizdeki hücum silahları ve o hücum silahlarını kullanacağınız zaman dilimi… 
Bunların hepsi de kusursuz bir cinayetin sırları gibi… 
Dallas’a gidip Kennedy suikastını incelediğimde, tüm bunları daha iyi anlamıştım. 
Kennedy’yi öldüren Oswald’ın öldürülmesi, tıpkı Mourinho’nun Chelsea’ye oynattığı oyun gibi. 
Ben o oyunun tuzağına 2003 UEFA Finali’nde düşmüştüm. 
Biz onları yakalamaya çalışıp onlara yaklaştıkça aslında onların bizi öldürecek silahına yaklaşıyorduk. 
Hayatımın en büyük üzüntüsü o finali kaybetmiş olmamızdır.


   İnsan kaynakları ve koçluk alanında uzman olan Steve Crabb'a,
   bir konferansından önce 
t
arihte ideal koç modeliniz kim? diye sormuşlar;
Celtic Futbol Takımı’nın yakın zamana kadar yöneticiliğini yapan Martin O’Neill bence iyi bir koç modeli. Sıradan oyunculara inanç aşılayarak onları dünya standartlarında oyuncular haline getirdi. Bunu da hiç bağırmadan, kabadayılık taslamadan yaptı. Güven telkin eden sessiz bir otorite. Bu özellikler onu mükemmel bir lider mi yoksa mükemmel bir koç mu yapar emin değilim, belki her ikisi de. Tarihe bakarsak eğer, Napoleon Bonaparte’ı da örnek verebilirim. 


Capello'dan önce teklif edilen İngiltere Milli takım patronluğu görevini reddeden,
Premier League'in sembollerinden bir Kuzey İrlandalı: MARTIN O'NEILL
Kim bilir belki gelecek duraklardan birisi Kırmızı Şeytanlar olur.
O bunu fazlasıyla hak ediyor!


9 Ağustos 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder