17 Eylül 2011 Cumartesi

HAFTA SONU BAHİS KUŞAĞI

BOLTON - NORWICH
İki çıkışa geçmek isteyen takımın mücadelesi.
Geride kalan 4 maçta galibiyeti olmayan Norwich(2B-2M) ile, tek galibiyet ve 3 yenilgi ile artık patlamak isteyen Bolton'un maçı.
Ligin yeni takımı Norwich'e göre bahanesi daha yüksek durumda Bolton'ın. Zira aldıkları 3 yenilgi peş peşe M.City-Liverpool-M.United üçleminden geldi. Owen Coyle geçen sezon geldiğinde takımın başına son haftaları bir başka oynamıştı Bolton, ama şu an ki fikstür durumunda oynadığı oyun yapısından bahsetmek zor. 3 büyük takımın dışında oynadıkları QPR deplasmanında 4 gollü galibiyet almışlardı ki, bu da bir nebze dişlerine göre rakip bulduklarında yapabileceklerini göstermişti.
Alınacak bahsi, artık bir yerden sonra patlaması lazım tezine dayanarak alıyorum.
Bolton için artık çıkışa geçme zamanı, yoksa kendilerini düşme potasında kabullenmeye başlarlar.
@ Bolton kazanır


INTER - ROMA
Gasperini'nin kafasındaki taktik dizilişin savunma bölgesi 3 adamdan oluşuyordu. Bu şekilde çıktıkları ilk maçta Palermo'dan 4 yiyince, Moratti'nin de baskılarıyla Trabzonspor maçına 4lü defans ile çıktılar. Roma maçları da 3. maçları olacak. Taktik dizilişe karmaşa hakim kısacası.
Roma teknik direktörlüğe Luis Enrique'yi getirdi ve oyuncu sirkülasyonu yaşandı. Şu durumda oyuncuların takıma adapte olması ve takımın bir kimliğe bürünmesi süreci yaşanıyor.
Sadece bu iki verinin üstüne, iki takımın da kaliteli hücum adamlarını ekleyerek bol gollü bir maç olacağını düşünüyorum.
@ 3 gol ve üstü
@ İki takım da gol atar



SIENA - JUVENTUS
Kötü günlerin izlerini silmeye çalışan Juventus, bu eylemine stadını değiştirerek devam etti.
İlk maçlarında Parma'yı dağıttılar diyebiliriz. Özellikle yeni transferlerden Vidal, hissedilen orta saha boşluğunu çok iyi kapatacak bir transfer. Pirlo'nun ofansa katkısının yanında bir de Pazienza gibi Napoli'nin iyi orta saha adamlarından olan bir ismi transfer ederek, bu sene ligi şampiyonluk kovalamak için kullanacaklarını gösterdiler.
Rakip Siena ilk maçında Catania ile golsüz berabere kaldı. Catania gibi evinde dişli olan bir takıma karşı gol yememek, iyi kapandıklarının göstergesiydi.
Yeni stad atmosferini, formunu, eski günlerin özlemini yanına alan Juventus'a güvenmek mantıksız değil.
Çok insanın canını yaktılar belki geçen sezonlarda ama bu sezon bambaşka bir Juventus var.
@ Juventus kazanır


NAPOLI - MILAN
Oturmuş bir hücum hattı-defansı-kalecisi olan Napoli, bu sezon avrupa kupaları hedefi değil de şampiyonluk hedefliyor artık. Bu oturmuş hatların yanına orta sahaya Gökhan İnler-Dzemalı takviyesi ile hücuma Pandev katkısı, bu hedefleri yakınlaştırıyor.
Rakipleri Milan hafta içi Barca deplasmanında direndi ve son dakikalarda Silva'nın kafasından gelen golle beraberliği kurtardı. Çok yoruldukları bu maç sonrası, Napoli maçının yükünü kaldırmaları zor olacak.
Napoli ise gittiği City deplasmanında 1-1'lk eşitlikle istediğini alarak döndü. Milan kadar zorlanmadıkları bu maçta Lavezzi'nin sakatlığı belkide tek sorundu. Bu maçta olması şüpheli, yerine onun kadar olmasa da sırıtmayacak bir Pandev oynayabilir.
Formunu yanına alan Napoli, İbrahimovic'siz Milan'ı puansız gönderebilir.
Yüksek oran arayanlar için güzel bir maç.
@ Napoli kazanır
@ Napoli kaybetmez



* Değişik kombinasyonlar adına İngiltere alt liglerden 3 maçı da şu şekilde girelim:
@ Brentford - Preston: iki takım da gol atar
@ Hartlepool kazanır

@ Stevenage - Notts: 3 gol ve üstü

Metris'e Selam, Seriye Devam | Gaziantepspor 1 - 3 Fenerbahce

Gaziantepspor-Fenerbahce maçında polisin içeri almadığı pankarttır.

   Hesaba katılmayan şeyler vardı:
Birincisi, bu taraftarın takımı bu kadar sırtlayacağı tahmin edilmedi.
İkincisi, ekonominin hızlı hamlelerle düzeltilmesi beklenmedi.
Üçüncüsü, ekonominin bozulmaması uğruna satılan oyuncuların yerine alınanların panik halinde değil de, bilinçli şekilde alınacağı düşünülemedi.
Dördüncüsü, takım-taraftar bütünleşmesinden doğan isyanın, güce dönüşmesi hesap edilmedi.
Ve beşincisi Alex'in de sürece dahil edilmesi unutuldu, belkide en büyük hatanız buydu.

   Uğur Boral'ın da söylediği gibi, Fenerbahce bu sene maç kazanmaya çıkmıyor, Onurunu kazanmaya çıkıyor. Ve bizler bu sene galibiyet-mağlubiyet ikileminde değiliz. Bu sene sarı-lacivert'i ne olursa olsun bağrımıza basmak, ne olursa olsun peşinden koşmak, sırtımızda taşımak en büyük görevimizdir.

   
   Fenerbahce hala kaldığı yerden devam ediyor.
   Ve Alex, bir Çinli'nin yine mi pilav-yine mi pilav isyanını, yine mi Alex-yine mi Alex isyanına döndürüyor, düşman tarafa doğru. 
  Uğur Boral giriyor, yarım saat ancak dolmuşken sakatlanan Mehmet Topuz yerine. Giriyor yıllar sonra, giriyor ama sağ kanada geçiyor. Yıllar sonra giren solak Uğur Boral sağ kanatta, hata kelimesi geliyor dilimizin ucuna ama çıkartamıyoruz, Aykut Kocaman alıyor çünkü onu oyuna, ve bu öyle bir isyan ki sağ kanatta bir Uğur Boral büyüyor, sırıtmıyor velhasıl ve Alex'e attırıyor golü.
   Bienvenu beliyle atıyor golü, ona o ortayı Ziegler kesiyor, Stoch yedek kulübesinde somurtuyor.
   Bienvenu golü atıyor kameralar Stoch'da.. Çok düşman var sarı kanaryam, hepsine sıra gelecek.
   Geçen sene soyunma odasından kovduğu Bekir'in bu seferde elini havada bırakıyor Tolunay Kafkas, hani şu 90+4'de attığımız golden sonra tribünlere küfürler eden adam, sana da sıra gelecek.

14 Eylül 2011 Çarşamba

1977'nin 14 EYLÜL'ü


Rivayet odur ki, o doğduktan sonra şöyle buyrulmuş: 
Bilinsin ki, bundan böyle DAHİ anlamındaki 'de' ayrı yazılacak! 

13 Eylül 2011 Salı

Lig Başlamadı, Fenerbahce'nin Maçı Vardı


   Demiştik ya, bu sene sarı-lacivert'i giyen kim olursa olsun, ister ayağı kaysın, ister ters bassın, gerekirse bu taraftar sokacak o topu üç direk arasına!
   Demişlerdi ya, Fenerbahce çok güç kaybetti, şu gitti, bu gitti, şöyle maddi kayıp, böyle marka değeri ..
Şimdi iki gözüm, siz iyi hoş diyorsunuz da, biliyor musunuz;
Bu taraftar, Fenerbahce sokakta oynasa, kaldırımları tribün yapar.
Bu taraftar, 1 günde hasılat rekorları kırar.
Bu taraftar, önce arma, sonra hayat der.
Bu takım, iskeletini bozmazsa, ne gücünü kaybeder, ne taşıdığı formanın değerini unutur.
Vurdunuz, salladınız ama yıkamadınız velhasıl.
Belki görmek ya da duymak istemiyorsunuzdur Fenerbahce düşmanlığından ama söyleyeyim yine de;
FENERBAHCE KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİYOR!

Fakat koşmuyor abicim..

11 Eylül 2011 Pazar

Siz Türkler Nasıl Diyor: ŞAMP..


   Serie-A
 başlayınca bir başka öter kuşlar, bir başka eser rüzgar, bir başka bakarız beyaz cama. Şart olsun deriz İnter-Milan derbisi izlenecek, şart olsun ''no al calcio moderno'' felsefesi her daim yaşayacak.
   Kızarız ama vazgeçemeyiz de, Sampdoria kupa maçını bağlar, bahisler yatar, kızarız ama Angelo Palombo'nun gözyaşlarına karışır gözyaşlarımız küme düşerlerken, unuturuz hepsini. Roma derbisini bekleriz, bekleriz de Juventus'a yapılan haksızlıkları unutmayız. Gözler Maldini'yi de arar, Nedved'i de, Baggio'yu da. Batigol çıksın da şu topa kafa vursun isteriz ama biliriz ki Hamsik de atsa o golü, Klose de atsa, yine bir başka coşarız. Livorno'suz çok eksik olsa da, Serie-A baştacıdır, MARADONA'sız Napoli'de!
   
Dün attık ilk adımını bu uzun yolculuğun, golcü Klose merhaba derken İtalya'ya. Sevgidir İtalya, sevgidir ama Napoli onun da üstündedir, ondandır ki, bir adım daha yakın duracağız Naples'a doğru!

SERIE-A 1. HAFTA
CESENA 1 - 3 NAPOLI


   3-4-3'ün cazibesi, WC 2010'da da Şili ile çekmişti beni. Hep muhalif olduğum 4-3-3 oynayarak Barcelona olacağını sanan takımlara karşı, benim de o derece bir 3-4-3 sempatim var işte. Bu oyuna cuk oturacak 2 kanat adamı tanıyorum, siz de tanırsınız, evet onlar tahminler doğru: sol koridor tek başına Carlos, sağ koridor da Cafu, o da tek başına. Bekler en pis işleri yapar. Arkaya adam kaçırırsa da yuhalanır, kademeye giremeyince de, hücuma yardım etmeyince de, gol atınca da ''atıyor ayda, yılda bir'' denilir ya, işte en çok da o çok koyar!
   Napoli için bu görev Dossena ve Maggio'nun. Görünüşte o denli işi götürecek isimler gibi durmuyor değil mi? Değil öyle işte. Takım olma olgusu, istikrar, çekirdek kadro. Bunlar Dossena'yı Carlos, Maggio'yu da Cafu yapar. Teşbihte hata olmaz derler ya, heh işte ondan..
   Önemli noktaları yazdık ya, geçelim en arkadan başlayalım, gelelim şimşekler grubuna kadar. Türkiye'ye de yolu düşmüş eldivenlerden De Sanctis var en geride. Kaleciler lige göre-takım yapısına göre bambaşka bir şey olur. Ve De Sanctis Napoli'de kendinde, arkamız sağlam yani iki gözüm!
   Üçlü tandemin en önemli kuralı istikrar ya, işte istikrarın göbek adı Cannavaro. O bilindik Fabio'nun kardeşi, 7 yaş küçüğü, alt yapıdan Napoli stoperi. Araya Parma kariyeri sıkıştırmış olsa da, Napoli çocuğudur o. Yanına da Campagnaro ve Aronica'yı aldı mı, işte o zaman istikrar daha da sağlamlaşmış oluyor.
   Ana merkeze geçince bir yutkunuyoruz. İçimizde yara Gökhan İnler'i 17.500.000 £'ya alarak kademe yükseldi göbekte, pas akışı daha da hareketlenmiş göründü ve zamanla bir kademe yükselmesini daha beklesek, boşa mı beklemiş oluruz? bilakis, olması gereken ve olacak şey bu! Gökhan'ın yanına Parma'dan 7.000.000 £'ya Blerim Dzemali alınarak Hamsik'in yükü bir nebze azaltıldı.
   Şimşekler grubu demiştik, söyleyin şimdi şu üçlüye ne dersiniz? ''Hamsik-Cavani-Lavezzi'' Napoli'nin geleceği. Maradona'yı üç kişide bulduk desek yeri midir bilmem de, yetişseydik onun zamanına daha başka konuşuyor olabilirdik belki. Bu şimşeklere uzun yol için takviyeler de gelmiyor değil, türk saçlı Pandev bunlardan ilk sıra bekleyeni.
   Velhasıl detaylı bir Napoli ve Serie-A yazısı yazamamıştık, malum olaylar soğuttu her şeyden, hepsini toplayalım buraya dedik, başlığı da Fanatik usülü attık, çünkü bu takım bu sene bu başlığı hak ediyor!

Ev atmosferi de yaşatalım bonus olarak:


7 Eylül 2011 Çarşamba

Der Spiegel'in Gördüğü Gerçekler



   3 Temmuz 2011..
Düşünülen oyunlar için, düğmeye basılan gün.
Sarı-Lacivert'in gölgesini, her geçen gün büyütmesinin; bazılarını artık rahatsız etmeye başladığının göstergesi olan gün.
Emeklerin, mücadelenin, alınterinin, gasp edilmesi için, ''haydi beyler, yapıyoruz!'' diyenlerin günü.
O günü, ne gözler-ne kalpler unutmaz. 
Unutmaz ama, siz de unutmayın da; neden yapıyorsunuz bunları, neden bu kin, neden bu öfke? demeyin iki gözüm. Unutmayın da, ileride ''biz nerede hata yaptık?'' diyebileceğiniz günü fazla aramayın.

   O söz verdiğimiz baharlar geldiğinde, üzerimize attığınız çamurun izi de kalmaz boşuna sevinmeyin! 
Sarı-Lacivert'e bulaşan tek çamur, serkan acar'ın formasına bulaşan çamurdur. O çamuru atmak da ne sizin haddinize ne başkalarının. O çamur da şerefimizdir, sarı-lacivert uğruna savaşan herkes de!
   
...
   Ve gün olur, elin oğlu gelir, yazarsam bana ne olur? endişesi taşımadan, yazar düşündüklerini. Ülkedeki iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar yazarın dışındakilere, cesaret örneği göstererek.

İnanıyoruz, çünkü izledik her maçı ve gördük o mücadeleyi.
İnanıyoruz, çünkü ne takımlar gördük biz ''trabzonspor için oynadık'' diyen.
İnanıyoruz, çünkü biz milli takım forvetlerinden birinin, zorlandıkları maçın soyunma odası koridorlarında,  ''şampiyon mu olacaksınız lan!'' diye bağırışlarını gördük.
İnanıyoruz, çünkü biz sloganlarını ''bize her yer penaltı'' ile değiştirmesi gereken takımın maçlarını gördük.
İnanıyoruz, çünkü biz puan durumunda hiç bir değişiklik yaşamayacağı halde 90+3'de kalecisiyle gol arayan rakipleri de gördük.
İnanıyoruz, çünkü biz ''Fenerbahce kongreye gitse böyle bir karar çıkmazdı'' diyen bir federasyon başkanı gördük.
İnanıyoruz, çünkü biz biliyoruz ki, yine son maç ile gitseydi şampiyonluk, bunların hiç biri olmayacaktı.
İnanıyoruz, elbet rüzgar dönecek bir yerden sonra!
Ve inanıyoruz ki, aşağıda yazılanlar gerçektir.



Konu Sadece Futbolla İlgili Değil
   Fenerbahçe İstanbul Türk futbolunu domine ederken, şimdi eşi benzeri görülmemiş bir şike skandalı kulübü sallamakta. Sezonun başlamasına kısa bir süre kala kulübün geleceği tamamen belirsiz. Taraftarlar komplo olduğunu iddia ediyorlar, konuyu takip edenler kulüp başkanının tutuklanmasının ardında politik nedenler görüyorlar.
   Bir anlığına da olsa Türk futbol dünyası parıldadı. Avrupa Şampiyonası grup eleme maçında Kazakistan karşısında 96 dakika oynanmıştı. Türkler bir kez daha 1-1′lik beraberliği galibiyete çevirmek için çabalıyorlardı. Nihayet, uzatma süresinin son dakikasında orta saha oyuncusu Arda Turan 18 metreden kaleye şutunu çekti ve golü attı.
   Türkler bir kez daha başarmışlardı. Bir maçı yine son saniyede çevirdiler. Bu gol, 2008 Avrupa Şampiyonası’nda bir sürü son dakika golü atarak olağanüstü bir aşama kaydeden milli takımı anımsattı. Arda Turan, bir anlığına Türk futbolu üzerindeki kara bulutları dağıtmıştı.
   Ama bu rahatlık sadece bir gün sürdü. Sonrasında gazeteler yine, iki aydır Kürt sorunu, İsrail gerginliği gibi diğer bütün konuları gölgede bırakan skandalı yazmaya başladılar. Türk futbol yorumcusu Bağış Erten’e göre Türk futbolunu yıllar içinde bitirecek olan skandalı: Türkiye’nin 1. ligi Süper Lig’deki şike skandalını

Türkiye’de Hiçbir Takım Fenerbahçe’den Büyük Değil
   İddiaya göre en az 19 maç satılmış, hakemler satın alınmış, futbolculara rüşvet (şike/teşvik) verilmiş. Skandalın merkezinde Fenerbahçe İstanbul ve kulüp başkanı Aziz Yıldırım var.
   Hem de Fenerbahçe. Türkiye’de daha büyük bir kulüp yok. Devletin kurucusu Atatürk taraftarıydı, şimdiki başbakanı da. Fenerbahçe Kulübü, UEFA’nın baskısıyla Şampiyonlar Ligi’nden men edildi, başkan Yıldırım hapiste. Savcılık soruşturma yapıyor. Kulüp, karara karşı Uluslararası Spor Mahkemesi’ne (CAS) başvuruda bulunmuş olsa da, kulübün geleceği sezonun başlamasına bir kaç gün kala belirsiz.
   Öfkeli Fener taraftarları geçtiğimiz haftalarda İstanbul caddelerinde çeşitli protesto gösterileri yaptılar, Boğaz Köprüsü’nde trafiği felç ettiler, meşaleler yaktılar. Kendilerine adil davranılmadığını düşünüyorlar, olayın komplo olduğunu iddia ediyorlar. Aralarında ezeli rakipleri Beşiktaş’ın da bulunduğu çeşitli kulüplerin şüpheli olmasına karşın şu ana kadar sadece Fenerbahçe cezalandırıldı.

 Başkan Yıldırım, Futbolu Siyasi Etki İçin Kullanıyordu
   Türk futbolundaki yozlaşmanın emareleri yıllardan beri var. 2005 yılında TBMM yasadışı maç ayarlamaları nedeniyle bir araştırma komisyonu kurdu. Süper Lig takımlarından Antalyaspor’un eski teknik direktörü Adnan Dinçer, 10 Türk takımından 9′unun kara para aklama işi içinde olduğunu iddia ediyordu. Komisyonun başkan yardımcısı Ahmet Ersin ise olayı şöyle özetliyordu: “Şu ana kadar elde edilen bulgular gösteriyor ki, futbol mafya için bir cennet.”
  
Politikacılar Sorumluları Hep Korudu. Soru Şu: Neden Şimdi Korumuyor?
   Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım Türkiye’de alelade bir isim değil. Dayısı, “Forbes” dergisinin “Dünyadaki En Zengin 1000 Kişi” listesinde yer alan, rahmetli müteahhit Faruk Yalçın. Yıldırım ise askeri üs inşaatlarından milyonlar kazandı. Ancak dayısının aksine şirketlerini arka planda idare eden ve bunun haricinde özel hayvanat bahçesi ile ilgilenen yeğeni zengin olmak mutlu etmiyordu. Prestij ve güç istiyordu. Türkiye’de bunun en kısa yolu da futboldan geçiyordu.
   1998′de Yıldırım Fenerbahçe’ye başkan oldu. Bir kaç yıl içinde köklü kulübün yapısını tamamen değiştirdi. Modern bir merchandising sistemi, kulübe ait bir televizyon kanalı kurdu, kulübü borsaya taşıdı. Büyük paralara Brezilyalı Roberto Carlos veya Alman teknik direktör Christoph Daum gibi yıldızları İstanbul’a getirdi.

Fenerbahçe'yi Politika Düşürdü
   Bu arada yasa dışı silah ticareti yaptığına ve mafyayla ilişkileri olduğuna dair söylentiler peşini bırakmadı. Tutuklanmasına kadar geçen sürede Yıldırım “dokunulmazlar” arasındaydı. İstanbul’un 3 büyük kulübü Fenerbahçe, Beşiktaş veya Galatasaray’ın başkanı olan kişi, devlette yüksek makam sahibi olmuş gibi oluyor, bakanlardan daha güçlü hale geliyor. Daha şaşırtıcı olansa Aziz Yıldırım’ın devrilmesi.
   Konuyu takip edenler, soruşturmanın arkasında politik nedenler olduğunu iddia ediyorlar. Türkiye’de askeri-laik yapı ve iktidarda bulunan tutucu, müslüman AKP’liler arasında büyük bir iktidar savaşı var. Yıldırım ailesi orduya yakın. Erdoğan bu yüzden mi onu düşürdü? Spor yazarı Erten, bu davanın politik destek olmaksızın düşünülemeyeceğine inanıyor. “Yıldırım gibi insanların karşısına, arkanda başbakan yoksa çıkamazsın.” Hükümetle iyi ilişkileri olan AKP milletvekili Şamil Tayyar da SPIEGEL ONLINE’a şöyle diyor: “Konu sadece futbolla ilgili değil.”
   Soruşturmayı yürüten savcılığın verdiği isimle “Temiz Kramponlar Operasyonu” Türk futbolunu temizlemeli. Ancak şu ana kadarki yaptırımların sadece tek kulübe karşı olmasından dolayı Erten, operasyonun bir işe yaramayacağına dikkat çekiyor. Şu ana kadar skandalın kazananıysa Trabzonspor. Geçen sezonun lig ikincisi (Fenerbahçe’nin yerine) Şampiyonlar Ligi’ne alındı. Ayrıca bu kulüp hakkında da şike şüphesi var.
   Karadeniz kulübünün politikayla alışılmadık bağlantıları daha önce ortaya çıkmıştı. Wikileaks tarafından yayınlanan büyükelçilik yazışmalarına göre başbakan Erdoğan, 2004′teki bir yerel seçim mağlubiyetinden sonra sırdaşı  Faruk Nafiz Özak’ı Trabzonspor başkanı yaptırdı. Söylentiye göre başbakan, daha sonra bu kulübe örtülü ödenekten bir kaç milyon dolar aktardı.
Çeviri: Volkan Cengen

6 Eylül 2011 Salı

HAYAL Mİ SANDINIZ ?


   Söylendiğinde herkesin burun kıvırdığı bir söylem vardı ya hani, Fenerbahce Türkiye'nin en büyük sivil toplum örgütüdür, olan. Bilmiyorlardı ama bu insanlar, ne rant için, ne kendi menfaatleri için söylüyorlardı böyle. Bu insanlar kalplerinde yaşattıkları sevgiyi, kanaryaları ne zaman istese ortaya koymaya hazırlardı.
Ne zaman sarı-lacivert'e uzanmaya çalışan eller görseler, herhangi bir duyuruya da ihtiyaçları da yoktu, onlar gerekeni yaparlardı.

''Durum o kadar kötüydü ki, gelmem gerektiğini hissettim''
diyen bu insanlar gibi, daha milyon tane insan vardı.

   1 günde 1 milyon dediler, hayal olarak görenler vardı, ama biz 1 milyonu da geçeriz diyenler de vardı.
Sadece Maraton Alt Fenerium'un o günkü cirosu 1 milyonu geçti, hem de fazlasıyla. Ki buna şehir dışından, yurt dışından, istanbul içinden, farklı Fenerium'lara akın edenler dahil değildi.
   Birileri kuyuya taşı attı, Fenerbahcelilerin o taşın arkasından atlamasını bekledi, ama bilmiyorlardı ki bu insanlar o kuyuya atılan taşın yalandan olduğunu en başından beri sezmişlerdi. Rüzgar elbet tersine döndüğünde, o söz verdiğimiz baharlarda görüşmek üzere!
  He unutmadan, kimse aklından çıkarmasın; sarı öküzü veren, bizden değildir!

3 Eylül 2011 Cumartesi

1 GÜNDE, 1 MİLYON!


"Milyonlarca taraftarın yan yana" diye haykırmaya başladığımızda Kadıköy'deysek semanın inlediğine, deplasmandaysak rakip takım taraftarının "n'oluyor" diye şaşkına döndüğüne birçok kez şahit olmuşuzdur..

Tezahüratta da söylediğimiz gibi bugün "milyonlarca taraftar" kulübüne destek olmak için adeta yarışıyor.

Kulübümüze destek olmak ve bu yarışa renk katmak için "Ben Fenerbahçeliyim! Kulübüme 1 günde 1 milyon TL" kazandırırım diyen tüm taraftarlarımızı 4 Eylül 2011 Pazar günü Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu Maraton Fenerium Mağazası'na davet ediyoruz.

Ayrıca önemli bir hatırlatma yapmak istiyoruz. İyi diyebileceğimiz bir günde (Kadıköy'de bir derbi maçı günü) Maraton Fenerium Mağazası 650.000 TL ile rekor bir ciro yapmıştır. Kötü demeye dilimizin varmadığı bu zor günlerde "kendi rekorumuzu kendimizin kırması için" 1.000.000 TL'lik alışveriş çağrısı yapmış bulunmaktayız.

Maraton Fenerium Mağazası 10.00-22.00 saatleri arasında hizmet vermektedir. 28 Ağustos-04 Eylül 2011 tarihleri arasında Fenerium'dan alışveriş yapacak tüm taraftarlarımıza ve derneklerimize A Takım, Formalar ve Yeni sezon hariç kasada bütün ürünlerde %25 indirim uygulanacaktır.

magaza.fenerium.com.tr

Geldik Geri, Giderken Ki Dilekler Gerçekleşti..


   Bir kaç sınav dolayısıyla gittik ya, heh işte bitti onlar geri geldik. Kısa bir giriş yazısı yazalım da öyle girelim dedim. Aslında daha önce yazmaktı aklımda olan, fakat bir kaç naylon dava zevklerimizi aldı götürdü. Alınterine leke sürmeye çalışanlar, bir sağdan-bir soldan vurmaya çalışırken; biz iki gözüm, sarı-lacivert'in başını indirmedik aşağıya. Dik tuttuk omuzları, söz verdik yine gelecek o baharlar diye.
   Giderken şampiyon Fenerbahce'yi yazmak dileğiyle demiştik ya, FENERBAHCE ŞAMPİYON, resmi olarak 18. kez!