7 Eylül 2011 Çarşamba

Der Spiegel'in Gördüğü Gerçekler



   3 Temmuz 2011..
Düşünülen oyunlar için, düğmeye basılan gün.
Sarı-Lacivert'in gölgesini, her geçen gün büyütmesinin; bazılarını artık rahatsız etmeye başladığının göstergesi olan gün.
Emeklerin, mücadelenin, alınterinin, gasp edilmesi için, ''haydi beyler, yapıyoruz!'' diyenlerin günü.
O günü, ne gözler-ne kalpler unutmaz. 
Unutmaz ama, siz de unutmayın da; neden yapıyorsunuz bunları, neden bu kin, neden bu öfke? demeyin iki gözüm. Unutmayın da, ileride ''biz nerede hata yaptık?'' diyebileceğiniz günü fazla aramayın.

   O söz verdiğimiz baharlar geldiğinde, üzerimize attığınız çamurun izi de kalmaz boşuna sevinmeyin! 
Sarı-Lacivert'e bulaşan tek çamur, serkan acar'ın formasına bulaşan çamurdur. O çamuru atmak da ne sizin haddinize ne başkalarının. O çamur da şerefimizdir, sarı-lacivert uğruna savaşan herkes de!
   
...
   Ve gün olur, elin oğlu gelir, yazarsam bana ne olur? endişesi taşımadan, yazar düşündüklerini. Ülkedeki iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar yazarın dışındakilere, cesaret örneği göstererek.

İnanıyoruz, çünkü izledik her maçı ve gördük o mücadeleyi.
İnanıyoruz, çünkü ne takımlar gördük biz ''trabzonspor için oynadık'' diyen.
İnanıyoruz, çünkü biz milli takım forvetlerinden birinin, zorlandıkları maçın soyunma odası koridorlarında,  ''şampiyon mu olacaksınız lan!'' diye bağırışlarını gördük.
İnanıyoruz, çünkü biz sloganlarını ''bize her yer penaltı'' ile değiştirmesi gereken takımın maçlarını gördük.
İnanıyoruz, çünkü biz puan durumunda hiç bir değişiklik yaşamayacağı halde 90+3'de kalecisiyle gol arayan rakipleri de gördük.
İnanıyoruz, çünkü biz ''Fenerbahce kongreye gitse böyle bir karar çıkmazdı'' diyen bir federasyon başkanı gördük.
İnanıyoruz, çünkü biz biliyoruz ki, yine son maç ile gitseydi şampiyonluk, bunların hiç biri olmayacaktı.
İnanıyoruz, elbet rüzgar dönecek bir yerden sonra!
Ve inanıyoruz ki, aşağıda yazılanlar gerçektir.



Konu Sadece Futbolla İlgili Değil
   Fenerbahçe İstanbul Türk futbolunu domine ederken, şimdi eşi benzeri görülmemiş bir şike skandalı kulübü sallamakta. Sezonun başlamasına kısa bir süre kala kulübün geleceği tamamen belirsiz. Taraftarlar komplo olduğunu iddia ediyorlar, konuyu takip edenler kulüp başkanının tutuklanmasının ardında politik nedenler görüyorlar.
   Bir anlığına da olsa Türk futbol dünyası parıldadı. Avrupa Şampiyonası grup eleme maçında Kazakistan karşısında 96 dakika oynanmıştı. Türkler bir kez daha 1-1′lik beraberliği galibiyete çevirmek için çabalıyorlardı. Nihayet, uzatma süresinin son dakikasında orta saha oyuncusu Arda Turan 18 metreden kaleye şutunu çekti ve golü attı.
   Türkler bir kez daha başarmışlardı. Bir maçı yine son saniyede çevirdiler. Bu gol, 2008 Avrupa Şampiyonası’nda bir sürü son dakika golü atarak olağanüstü bir aşama kaydeden milli takımı anımsattı. Arda Turan, bir anlığına Türk futbolu üzerindeki kara bulutları dağıtmıştı.
   Ama bu rahatlık sadece bir gün sürdü. Sonrasında gazeteler yine, iki aydır Kürt sorunu, İsrail gerginliği gibi diğer bütün konuları gölgede bırakan skandalı yazmaya başladılar. Türk futbol yorumcusu Bağış Erten’e göre Türk futbolunu yıllar içinde bitirecek olan skandalı: Türkiye’nin 1. ligi Süper Lig’deki şike skandalını

Türkiye’de Hiçbir Takım Fenerbahçe’den Büyük Değil
   İddiaya göre en az 19 maç satılmış, hakemler satın alınmış, futbolculara rüşvet (şike/teşvik) verilmiş. Skandalın merkezinde Fenerbahçe İstanbul ve kulüp başkanı Aziz Yıldırım var.
   Hem de Fenerbahçe. Türkiye’de daha büyük bir kulüp yok. Devletin kurucusu Atatürk taraftarıydı, şimdiki başbakanı da. Fenerbahçe Kulübü, UEFA’nın baskısıyla Şampiyonlar Ligi’nden men edildi, başkan Yıldırım hapiste. Savcılık soruşturma yapıyor. Kulüp, karara karşı Uluslararası Spor Mahkemesi’ne (CAS) başvuruda bulunmuş olsa da, kulübün geleceği sezonun başlamasına bir kaç gün kala belirsiz.
   Öfkeli Fener taraftarları geçtiğimiz haftalarda İstanbul caddelerinde çeşitli protesto gösterileri yaptılar, Boğaz Köprüsü’nde trafiği felç ettiler, meşaleler yaktılar. Kendilerine adil davranılmadığını düşünüyorlar, olayın komplo olduğunu iddia ediyorlar. Aralarında ezeli rakipleri Beşiktaş’ın da bulunduğu çeşitli kulüplerin şüpheli olmasına karşın şu ana kadar sadece Fenerbahçe cezalandırıldı.

 Başkan Yıldırım, Futbolu Siyasi Etki İçin Kullanıyordu
   Türk futbolundaki yozlaşmanın emareleri yıllardan beri var. 2005 yılında TBMM yasadışı maç ayarlamaları nedeniyle bir araştırma komisyonu kurdu. Süper Lig takımlarından Antalyaspor’un eski teknik direktörü Adnan Dinçer, 10 Türk takımından 9′unun kara para aklama işi içinde olduğunu iddia ediyordu. Komisyonun başkan yardımcısı Ahmet Ersin ise olayı şöyle özetliyordu: “Şu ana kadar elde edilen bulgular gösteriyor ki, futbol mafya için bir cennet.”
  
Politikacılar Sorumluları Hep Korudu. Soru Şu: Neden Şimdi Korumuyor?
   Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım Türkiye’de alelade bir isim değil. Dayısı, “Forbes” dergisinin “Dünyadaki En Zengin 1000 Kişi” listesinde yer alan, rahmetli müteahhit Faruk Yalçın. Yıldırım ise askeri üs inşaatlarından milyonlar kazandı. Ancak dayısının aksine şirketlerini arka planda idare eden ve bunun haricinde özel hayvanat bahçesi ile ilgilenen yeğeni zengin olmak mutlu etmiyordu. Prestij ve güç istiyordu. Türkiye’de bunun en kısa yolu da futboldan geçiyordu.
   1998′de Yıldırım Fenerbahçe’ye başkan oldu. Bir kaç yıl içinde köklü kulübün yapısını tamamen değiştirdi. Modern bir merchandising sistemi, kulübe ait bir televizyon kanalı kurdu, kulübü borsaya taşıdı. Büyük paralara Brezilyalı Roberto Carlos veya Alman teknik direktör Christoph Daum gibi yıldızları İstanbul’a getirdi.

Fenerbahçe'yi Politika Düşürdü
   Bu arada yasa dışı silah ticareti yaptığına ve mafyayla ilişkileri olduğuna dair söylentiler peşini bırakmadı. Tutuklanmasına kadar geçen sürede Yıldırım “dokunulmazlar” arasındaydı. İstanbul’un 3 büyük kulübü Fenerbahçe, Beşiktaş veya Galatasaray’ın başkanı olan kişi, devlette yüksek makam sahibi olmuş gibi oluyor, bakanlardan daha güçlü hale geliyor. Daha şaşırtıcı olansa Aziz Yıldırım’ın devrilmesi.
   Konuyu takip edenler, soruşturmanın arkasında politik nedenler olduğunu iddia ediyorlar. Türkiye’de askeri-laik yapı ve iktidarda bulunan tutucu, müslüman AKP’liler arasında büyük bir iktidar savaşı var. Yıldırım ailesi orduya yakın. Erdoğan bu yüzden mi onu düşürdü? Spor yazarı Erten, bu davanın politik destek olmaksızın düşünülemeyeceğine inanıyor. “Yıldırım gibi insanların karşısına, arkanda başbakan yoksa çıkamazsın.” Hükümetle iyi ilişkileri olan AKP milletvekili Şamil Tayyar da SPIEGEL ONLINE’a şöyle diyor: “Konu sadece futbolla ilgili değil.”
   Soruşturmayı yürüten savcılığın verdiği isimle “Temiz Kramponlar Operasyonu” Türk futbolunu temizlemeli. Ancak şu ana kadarki yaptırımların sadece tek kulübe karşı olmasından dolayı Erten, operasyonun bir işe yaramayacağına dikkat çekiyor. Şu ana kadar skandalın kazananıysa Trabzonspor. Geçen sezonun lig ikincisi (Fenerbahçe’nin yerine) Şampiyonlar Ligi’ne alındı. Ayrıca bu kulüp hakkında da şike şüphesi var.
   Karadeniz kulübünün politikayla alışılmadık bağlantıları daha önce ortaya çıkmıştı. Wikileaks tarafından yayınlanan büyükelçilik yazışmalarına göre başbakan Erdoğan, 2004′teki bir yerel seçim mağlubiyetinden sonra sırdaşı  Faruk Nafiz Özak’ı Trabzonspor başkanı yaptırdı. Söylentiye göre başbakan, daha sonra bu kulübe örtülü ödenekten bir kaç milyon dolar aktardı.
Çeviri: Volkan Cengen

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder